Öpüşme Rehberi
Öpüşme, sevişmenin önemli bir parçasıdır; günümüzde Batı uygarlığında cinsel oyunlar ile cinsel birleşme bağlamında vazgeçilmez bir yer tutmaktadır. Cinsel birleşmenin başlangıç evresini oluşturur. Öte yandan öpüşme, yeryüzünün tüm bölgelerinde hiç de sanıldığı kadar yaygın bir uygulama değildir.
Romalılar üç çeşit öpüşme üzerinde dururlardı. Yanaktan dostça öpüşmeye “osculum”, dudaktan sevecenlikle öpüşmeye “basium”, sevdalıların öpüşmesine ise “suavium” derlerdi. Bunlardan başka akla gelen farklı öpüşme türleri, selamlaşma öpüşmesi, şükran öpücüğü, dinsel anlamlı öpücük ve burun öpüşmesidir. Bunlar için gerçekten erotik anlam taşıyan türler, Romalıların “suavium” dedikleri ile burun öpüşmesidir. Bazı yazarlar erotik öpüşmenin kökeninde anne ile çocuk arasındaki öpüşmelerin bulunduğunu söylerler.
Anne-çocuk ilişkisinde gerçekten de pek çok erotik yansıma bulunduğuna göre, insanoğlunun sevişme bağlamında bu tür temasa yönelmesinin kökeninde bu çocukluk yaşantısının varlığı doğal olarak kabul edilmelidir.
Diğer taraftan Hindu’ların “Islak bir öpücük, acele bir cinsel birleşmeden daha iyidir” atasözünün dünyanın pek çok yerinde anlam taşımadığı görülür. Bizim toplumumuzda bilinen öpüşmenin hiç bilinmediği bir çok toplum vardır. Bildiğimiz en gelişmiş biçimiyle cinsel öpüşme, Avrupa’da, Hindistan’da, Amerika’da ve bir takım dağınık insan topluluklarında, örneğin Kuzey Amerika’nın Kvakiutl kızılderililerinde, Trobriandalılarda görülür. Buralarda da cinsel öpüşme bir kaç değişik biçimde uygulanır. En basit öpüşme, kişinin dudaklarını eşinin dudakları üzerine bastırmasıdır. Bastırma başlangıçta hafif olabilir, fakat öpüşme geliştikçe bastırma fazlalaşır. Bazı çiftler bu tür öpüşmeden daha ileri gitmezler. Oysa bu kadarıyla kaldığı sürece öpüşme, aşırı erotik duygular uyandıran bir aşk oyunu sayılamaz. Kişinin dudaklarını eşinin dudakları üstüne bastırmasının belli bir haz sağladığı doğrudur. Fakat daha fazlası yani gerçek bir erotik heyecanlandırma olmaz.
Öte yandan derin öpüşme, ya da bazı kültürlerde Fransız usulü öpüşme diye bilinen ve dilin de kullanıldığı öpüşme türü bu ilk öpüşmeye göre oldukça üstün uyarımların kaynağıdır.
Böyle öpüşürken eşler dilleriyle birbirlerinin ağızlarının içini keşfe çıkarlar, dudaklarını emerler ve dilleriyle dudakların iç kısımlarını okşarlar. Hatta bu öpüşme tarzının bir çeşitlemesi olarak eşlerinin dil ve dudaklarını hafifçe ısırabilirler de. Ağız içi bu gibi temaslara karşı son derece duyarlıdır. Bu yüzden yukarıda sayılan temas çeşitleri büyük erotik etki uyandırırlar. Hatta bazı kimselerde bu erotik uyarımlar öylesine güçlüdür ki, cinsel organlara doğrudan doğruya herhangi bir dokunma olmaksızın, sadece öpüşmeyle orgazm yaşayabilirler.
Derin öpüşmenin yeryüzünde ne sıklıkta uygulandığına ilişkin kesin sayılar elde bulunmamakla birlikte, Kinsey’in Amerikalı kadınlar üzerinde yaptığı araştırmaların istatistik sonuçlarına göre, evlilik öncesi cinsel birleşmede bulunmamış kadınların yüzde yetmişinin “petting”, yani ön sevişme oyunları yaşantısında dil kullanarak derin ağızdan öpüşmenin bir yeri bulunmaktaydı. Bununla birlikte, cinsel birleşme deneyimi olanlarda bu sıklık daha da artmakta, evlilik öncesi cinsel birleşmede bulunan bu kadınlarda derin öpüşme oranı yüzde 80 ile 93 arasında değişmekteydi. Yalnız Kinsey bu sayıları verirken kuşak farkı üzerinde duruyordu. 1900 öncesi doğup da evlilik öncesi cinsel birleşme tatmamış kadınlarda derin öpüşme uygulaması oranı yüzde 44’e düşüyordu. Bu gibi sayılar, dili kullanarak derin ve ıslak öpüşmenin Batı’da giderek artmakta olduğuna işaret eder. Fakat eldeki veriler bu eğilimin sadece bir moda mı olduğu, yoksa sürekli bir gelişimin göstergesi mi sayılacağı konusunda yeterli bilgi kaynağı değildir.
Öpüşmenin sevişmede önemli yer tutan bir teknik olarak ele alınmasına; Hint kültüründe tanık oluruz.
Cinsellikle ilgili tüm tekniklere özel bir önem ve anlam tanıyan bir kültürün erotik öğretilerinde cinsel öpüşmenin çeşitli biçim ve tipleri üzerinde dururlar. Ünlü Kama Sutra’nın yazarı Vatsyayana genç kızlar için üç türlü öpüşmeden söz eder. “Genç kız sadece sevgilisinin ağzına kendi ağzıyla dokunur, fakat kendisi başka bir şey yapmazsa bu “sözde öpüşme”dir. Genç kız utanmayı bir kenara bırakıp da ağzına dokundurulan dudağa dokunmak ister, fakat üst değil de alt dudağını hareket ettirirse, buna “kıpırdayan öpüşme” denir. Genç kız sevgilisinin dudaklarına kendi diliyle dokunur ve gözlerini kapayarak ellerini sevgilisinin ellerinin üstüne yerleştirirse buna “dokunmalı öpüşme” denir . Bu cinsel öğreti kitabında sevgililere öpüşme konusunda bütün yapacakları, cinsel tekniklerin akla gelen her yanı üzerine olduğu gibi, en ince ayrıntısıyla anlatılır.
Hintlilerin öpüşme biçimleri içinde belki de en ilginç olanı, “bir kimsenin sevdiğinin aynada, suda ya da bir duvardaki görüntüsünü öpmesi”dir.
Buna “niyet belli etme öpücüğü”denir. Kuzey Amerika’da yaşayan bazı kızılderililer için, Trobriand adalarının yerlileri ile Doğu Hint adalarında Alor ve Truk’da yaşayanlar için cinsel anlamlı öpüşme, Avrupalıların dil kullanarak öpüşmelerinden oldukça daha karmaşıktır. Bu insanlarda bir yandan dil ve dudaklar şiddetle emilirken tam gereken anda bir ağızdan ötekine tükrük aktarılır. Bu tür öpüşmek, cinsel birleşmenin doğal bir parçası sayılır. Öpüşmenin bir başka çeşitlemesi de aşk oyunları sırasında aynı amaçla burun sürtüştürmektir. Bu uygulamada koku alma duyusunun önemli bir rol oynadığı kesindir. Karşı cinsten eşin kokusu bu koklaşmada cinsel uyarım sağlayacaktır. Bu insanların dudaktan öpuşmekten niçin kaçındıkları bilinemez. Üstelik bu gibi toplumlara hem yeryüzünde çok dağınık olarak hem de başka öpüşmeden hoşlanan toplulukların yakınında raslanmaktadır. Böylece bu noktanın aydınlanması iyice güçleşmektedir.
Avrupa ve Hint kültürlerinde görülen cinsel öpüşmenin daha gelişmiş bir kültür ürünü olduğu düşünülmekteyse de uygar Japonların durumu, böyle bir varsayımı çürütmeye yetmektedir.
Oldukça gelişmiş bir kültüre sahip olan Japonların cinsel oyunları arasında öpüşmenin hiç yeri yoktur. Sevgi ve aşk belirtisi olarak öpüşüp kucaklaşma bu kültürde hoş karşılanmamaktadır. Başka yerlerde olduğu gibi Japonya’da da anneler bebeklerini öpüp okşarlar. Fakat bu davranışlar ancak bebeklere karşı gösterilebilmekte, daha sonraki yaşlarda bu hareketler hoş karşılanmamaktadır