Cinsellik ve olumsuz ön yargılar
Cinsellik, yalnızca temel gereksinimlerimizden biri değil, aynı zamanda sonsuz bir haz kaynağıdır. Cinsellikten yoksun kalındığında da yaşam devam eder, ancak cinsel yoksunluk veya sorunlu cinsel yaşam, kişinin yaşam kalitesini temelden bozar. Buna rağmen, cinsellikle ilgili düşünce, tutum ve inanışlarımızda birçok olumsuzluk vardır.
Cinsellikle ilgili davranışlar çoğu insanın kafasında ‘pis’ sıfatıyla birleşmiştir. Burada ‘pislik’, kirli, mikroplu gibi somut anlamında değil, tehlikeli, ayıp, günah, ahlaka aykırı gibi soyut bir anlamda kullanılmaktadır. Dolayısıyla bu olumsuz düşüncelerin her kişinin, genel ve cinsel değer yargılarına göre değişen, herkes için farklı bir anlamıvardır.
Yaşadığımız çağa ve topluma göre de olumsuzluklar farklılaşır. Kimi inanışlara göre her cinsel davranış kötüdür, kimine göre evlilik dışı her cinsel davranış kötüdür, kimi zaman üremeyle sonuçlanmayacağı bilinen cinsel davranışlar kötüdür. Bazı toplumlarda kadınların cinsel istek ve hazzı kötüdür.
cinsellikte olumsuz düşünceler
Bu olumsuz düşüncelerin arkasında, kimi zaman dinsel inanışları, kimi zaman ahlaki kaygıları, kimi zaman toplumun bazı gruplarının iktidarının sürdürülmesi kaygılarını görürüz. Şöyle ya da böyle cinsel haz, her zaman bazı koşullarda ya da bazı kişiler için korunarak, diğer koşullarda ve diğerlerine yasaklanmaktadır.
Cinsel eylemlerin çoğu somut anlamda pis değildir. Sağlıklı insanlar arasındaki cinsel ilişki biçimlerinde genellikle ‘pislik’ oluşmaz. Cinsel organlar bölgesi, insan bedeninin diğer bölgelerinden daha pis değildir, daha mikroplu olduğu da söylenemez. Örneğin ağzımız daha pistir ve tükürükte her zaman birçok mikrop bulunur.

Cinsel salgılar, bu anlamda, bedenin diğer salgılarından farklı değildir.
Sağlıklı bir erkekte boşalma ile çıkan meni, birçok insanın düşündüğünün aksine, steril yani mikropsuz bir sıvıdır. Ancak kişide herhangi bir hastalık varsa, hastalığın cinsine göre çeşitli vücut sıvıları gibi, cinsel organların salgıları da mikrop taşıyabilir.
Birçok toplumsal ve dinsel kural, evlilik dışı cinsel ilişkilerin tamamını yasaklar. Ancak, bu kural ve yasakların evlilik kurumu dışında kalan cinsel ilişkileri yok edebildiği söylenemez. Para karşılığı kurulan cinsel ilişkiler yüzyıllardır varlığını sürdürmektedir. İçinde yaşanılan çağa ve topluma göre, bedelleri farklı olsa da, birçok kişi evlilik dışında kısa veya uzun süreli cinsel ilişkiler de yaşamaktadır.

Eşcinsellerin toplumda dışlanmalarının temelinde başka etkenlerle birlikte evlilik ve üremeyle sonuçlanmayacak cinsel ilişki tanımlamasının da yer aldığı söylenebilir.
Toplum kuralları daima belli kişiler arasında cinsel aşka izin verir: Bir kadın ve bir erkek arasında, evlenebilir yani evli olmayan kişiler arasında, uygun yaşlarda ve bunun gibi… Bu kurallar arttıkça, çiğnenmesi durumunda kişilerin ödemek zorunda kalacağı bedeller de yükselir. Aralarında büyük yaş farkı olan kişilerin, önceki evliliklerinden çocuğu olanların ilişkilerine ya da evliliklerine de iyi gözle bakılmayabilir. Evli olmayan kişilerin çocuk yapmaları durumunda da birçok toplumsal zorluk yaşanır. Ancak tüm bu yasaklanan alanlarda da cinsel aşk ve cinsel haz varlığını sürdürmeye devam eder.

Cinselliğin ‘pis’, ‘kötü’ gibi sıfatlarla birlikte düşünülmesi ve yasaklanması, birçok kişinin cinselliğe olumsuz bakmasını sağlar.
Yasaklanan alanlar kadar izin verilen alanlardaki cinsellik de bu olumsuzluktan etkilenir. Cinselliğe genel olarak olumsuz bakış ise, kişilerin kendilerine cinsel haz izni vermelerini engeller. Bu daha da genelleşerek, cinselliği kişinin gündeminden çıkarır.
Böylece birçok insanın cinsel hazdan yoksun, cinsel sorunlu ve doyumsuz olmasına neden olur.